12 Eylül 2009 Cumartesi
Yeşil tişort üzerine turuncu atkı taktım.
Yeşil T-Shirt, Turuncu Atkı
Cuma, 11 Eylül 2009
Geçtiğimiz aylarda, milliyet blog'da Bursaspor taraftarı Ümit İpekçeker imzalı bir Adanaspor yazısını sizlerle paylaşmıştık. Sayın Ümit İpekçeker diyordu ki, "Adanaspor'un yeri süper ligdir." Adana, Adanaspor ve turuncu-beyaz renkler üzerine bir yazısını okurlarıyla paylaşmış ve bizler de bu yazıyı ana sayfamızdan yayınlamıştık. 17 Temmuz tarihli o habere ulaşmak için tıklayınız.
Daha sonra Bursa'da kendisiyle temasa geçtik ve bir de Adanaspor atkısı hediye ettik Ümit Bey'e. Bu güzel hediye ve ziyaret üzerine Ümit İpekçeker, kendi duygularını kaleme alan bir yazısını daha yayınladı. İşte o yazı...
"Öööfff, yine mi? Demiştim, MSN' de biri beni ekleyince. Bu kaçıncı; zaten işim başımdan aşkın, bu aralar bilgisayarın başına oturmakta zorlanıyorum, bunu da diğer pek çoğu gibi silmek lazım diye düşünmüştüm. Çoğunun tuhaf tuhaf kod adı olan tanımadığım bir sürü kişiden sık sık bu türden mesajlar alıyordum. Bir tanesinin kod adı şeytandı üstelik. Etrafımda bir sürü şeytan varken bir tanesine daha tamammmül edemeyeceğimden kim olduğuna hiç bakmadan bir tuşa dokunmakla silmiştim arkadaşlık isteğini.
Bu kez de aynı durum olduğunu sanmıştım ki, tam adını yazdığını görünce, kötü niyetli biri olsa tam adını yazmayacağını düşünmeye başladım, hakkında tahkikata giriştim. İsmail Güzel adlı şahsın kimliğini araştırırken beni MSN'de eklemesinden başka Facebook'tan yolladığı mesajı okuyunca araştırmadan silmediğime çok iyi yaptığımı anladım. İsmail Güzel Uludağ Üniversitesinde okuyan Adanaspor taraftarlarındanmış, ayrıca Adanaspor.ORG adlı taraftar sitesinin13 yöneticiden birisiymiş.
20 gün kadar önce yazdığım Turuncu -Beyaz başlıklı yazımı kendi sitelerinde okuyunca yazdıklarımdan memnun kalmış, Bursa'da ikamet etmesi nedeniyle de benimle görüşmek, tanışmak istediğini bildirmiş, mesajına telefon numarasını eklemiş, bu numaradan arayabileceğimi bildirmiş.
Sivas maçının devre arasında bir merhaba demek için telefondan kendisini aradım, kendimi tanıttım, mesajını okuduğumu, ilgisinden memnun kaldığımı müsait zaman bulduğumda netten görüşebileceğimi belirttim. Muhatabım benimle yüzyüze görüşmekte ısrar ediyordu. Nedenini sordum, resmimi çekmek istediğini,çekeceği fotoğrafı sitelerine koymak istediğini, ayrıca bir süprizi olduğunu, cuma gününe kadar mutlaka görüşmemiz gerektiğini söyledi.
Nerede oturduğunu sordum. Görükle beldesinde oturuyormuş. Uludağ Üniversitesi Bursa'ya 20 KM kadar uzaklığı bulunan Görükle beldesi arazisi üzerine kuruludur. Bursa'nın içinde oturanların UÜ'ne ulaşabilmesi bir hayli zaman ve para kaybına sebep olacağından il dışından gelen talebelerin büyük bir kısmı okullarına yakınlığından ötürü Görükle beldesini tercih ederler, bir araçla Görükle'den okullarına kolaylıkla ulaşabilirler. İsmail bir mekan verebilirsem benimle orada buluşabileceğini söyleyince ben her zaman gittiğim Setbaşı kütüphanesinde buluşabileceğimizi söyledim. İsmail Bursa'nın içine pek bilemiyormuş, erken saatte oraya gelebilmesi zor olacağından görüşmeyi akşam saatinde yapıp yapamayacağımızı sorunca, ben kütüphanenin okullar tatildeyken 18.00'de kapandığını söyledim.
Saat ve mekanda İsmail'le mutabık kalamayınca nette görüşmek üzere karşılıklı iyi geceler diledik, görüşmeyi bitirdik. Gece 24'e doğru bilgisayarı açıp İsmail'in de nette olduğunu görünce görüşmemize nette devam etmeye başladık. Konu döndü, dolaştı, buluşma mekanını tespite geldi. İsmail'in Bursa'ya gelmesinin zaman ve para kaybına sebep olacağından benim gidip kendisini bulabileceğimi söyledim.
Ben engelli olduğumdan Bursa B.Ş Belediyesinin engellililere tanıdığı ücretsiz seyahat imkanı sayesinde ekonomik külfete girmeden kendisinin yanına gidebileceğimi hatırlattım. Belki de akla gelen en mantıklı çözüm, benim Görükle'ye kadar gidip belli bir mekanda İsmail'i beklememdi, fakat ben o güne kadar Görükle'ye hiç gitmemiştim, nerede buluşabileceğimiz konusunda hiç bir fikrim yoktu. En sonunda perşembe günü saat 11.00 UÜ kampüsü içindeki bir noktada buluşmayı kararlaştırdık.
Buluşma noktası UÜ Tıp Fak.Ar.hastanesi Acil Servis girişinin tam karşısındaki otobüs durağı idi. Geç kalacağım endişesiyle evden biraz erken çıktım, 3 araç değiştirerek kavilleştiğimiz vakitten 15 dakika önce buluşma noktasına gittim, telefondan İsmail'i arayarak durakta beklediğimi bildirdim. O esnada İsmail'de yoldaymış,10 dakika sonra yanıma gelebileceğini söyledi ve gerçekten de 10 dakika sonra telefonum çaldı, durağın az üzerinde olduğunu, aşağıya doğru indiğini bildirdi. Nette ki ufacık resimlerin haricinde bir birimizin eşgalini bilmiyorduk, galiba ikimizin de birbirimizi tanıyabileceğimiz konusunda endişemiz vardı.
Durağın az üstünde aşağı doğru inen Turuncu tişörtlü gençten birisini görünce aradığımı bulduğumu anladım. Üzerinde ki Turuncu tişörtten başka elinde Adanaspor'un renklerini taşıyan bir poşeti görünce benimle görüşmek isteyen kişiyi bulduğumdan zerre kadar endişem kalmadı, merhabalaştık, 40 yıllık dost gibi sarmaştık, rektörlük binasının üst köşesinde ki çam ağaçlarının gölgesindeki piknik masalarında birisine oturarak sohbete başladık.
Sohbetin başında İsmail yazdığım yazıyı çok beğendiğinden benimle tanışmak istediğini bir kez daha vurguladı, elindeki poşeti bana uzatarak içindeki hediyeyi kabul etmemi rica etti.
Böylesine ince düşünülmüş zarif bir jesti beklemiyordum, şaşırdım, mutlu oldum, o an mukabele etme imkanım olmadığından mahçup oldum, ezildim. Aslında küçük oğlum geceden buluşmaya gideceğimi öğrenince; yeşil-beyaz bir atkı götürürsem iyi olacağını söylemişti, fakat gecenin o saatinde yeni bir atkı tedarik etmenin zorluğunu düşününce isteğimi gerçekleştirememiştim.
İsmail benimle neden görüştü, neden tanışmak istedi? Ben Bursa valisi değilim ki kendisine imkan sağlayayım.
Ben üniversite hocası değilim, ders geçme konusunda yardımcı olabileyim. Ben zengin varlık, biri değilim ki benden maddi bir beklentisi olsun. Ben sıradan, kendi halinde, ara-sıra çapına bakmadan amatörce yazılar yazan, yazarken de bazılarının nasırına acaip basan, can yakan şair özentisi eski bir dokumacıyım. Gariban bir emekli maaşıyla kendi çocuklarıma bile fazla bir faydam olmuyor ki, bana selam verene yardımcı olabileyim.
Meselenin özü: Genç talebe İsmail benle görüşmek için asla ve asla ekonomik bir çıkar peşinde değildi, tek amacı aşık olduğu renkleri taşıyan kentinin takımı Adanaspor hakkında samimi duygularla yazdığım yazımı beğendiğinden mukabele etme gereği hissetmesinden kaynaklanıyordu. Mert, temiz Anadolu insanını mutlu etmenin aslında sanılandan çok daha kolay olduğunu İsmail'le tanışınca bir kez daha anladım.
Ben ne yapmıştım ki? Takımına cuvallar dolusu maddi bağışta mı bulunmuştum? Hayır. Var olmayan üstün gücümü kullanarak takımını süper lige mi taşımıştım? Hayır. Elimde var olmayan medya gücünü takımının emrine mi vermiştim? Hayır. Sadece ve sadece TV'deki bir yarışmada gördüğüm tuhaflıktan yola çıkarak Adanaspor'la ilgili düşüncelerimi yazmış, yayımlamıştım. Üstüne üstlük o yazının bir bölümünde Bursa'daki bir maçta Bursaspor'un Adanaspor'a tam 6 gol attığından, hezimete uğrattığından bahsetmiştim. Hal böyleyken Adanaspor taraftarı İsmail Güzel bana kırılmamış, aksine samimiyetime inanmış, güvenmiş, teşekkür edebilmek için benimle görüşmek tanışmak istemişti. Atkıyı elime alınca İsmail resmimi çekmek istediğini söyleyince hiç tereddüt etmedim, atkıyı önce boynuma dolayarak, sonra açıp, göstererek poz vermekten çekinmedim. Neden çekineyim? Benim Bursaspor taraftarı olduğum doğrudur. Benim Bursaspor'dan başka kardeş takımımız Ankaragücü'ne korkunç biçimde saygı duyduğum doğrudur.
Fakat bunların yanısıra tüm Anadolu külüp ve camiasına da sevgim, saygım ve sempatim olduğu da her zaman savunduğum ve savunmaya devam edeceğim beni tanıyan herkesin malumudur. Adanaspor haricinde bir başka Anadolu takımının atkısını da boynuma takar mıydım? Evet, takardım. İster Samsun, İster Ordu, Giresun ,Rize Konya, Kayseri ve hatta isterse Çemişgezek olsun atkısını boynuma takmaktan onur ve gurur duyardım.
Kimlerin atkısını takmak istemem? Kahbe Bizans'ın günümüzdeki mirasçılarının atkısını üste para verseler bile hiç bir biçimde takmam istemem. Takarsam ne olur? Ümit efendi, Ümit efendiiii... O kadar attın tuttun, o kadar laf konuştun, şimdi onların atkısını mı takıyorsun? Derseler ne cevap veririm? Ben bu soruya cevap veremezsem soruyu soran devamını getirmez mi? Ümit efendi, Ümit efendi, sen git bıyıkları kes, eteklik giy, hatta mini etek giy ki rezaletin katmerlensin, sana ancak bu yakışır demezler mi? Ben olsam derim. Hem derim hem de karşısına geçer kahkahayla gülerim. Kendime güldürmek mi? Allah yazdıysa bozsun... Tövbeler tövbesi...
Elime alarak, boynuma sararak poz verdiğim Turuncu- Beyazlı Adanaspor atkısını hiç gocunmadan sahiplenmemin bir diğer nedeni de Adanaspor'un taşıdığı renklerin Adana kentinin değerlerini yansıtmasıdır. Bursaspor formasındaki yeşil; Bursa'nın zümrüt yeşilini; beyaz Uludağ'ın her daim bulundurduğu karın beyaz renklerini yansıttığı gibi Adanaspor'da bölgedeki narenciyenin Turuncusunu, pamuğunun beyazını renklerinde barındırmakla kent takımı olma özelliğinin yanısıra renklerinin anlamı nedeniyle de ayrıca saygıyı hak etmektedir.
Bazı külüplerin kuruluş aşamasında renk seçerken neye önem verdiklerini kendilerinden öğreniyoruz.
Efendim, kumaşçıya gitmişlerde falan renkle filan rengin yanyana gelmesinden etkilenmişler, formalarına o renkleri uygun görmüşler.
Bu bağlamda ne Bursaspor ve ne de Adanaspor kurulurken kurucuları takımlarına renk arama zahmetine girmemişlerdir. Çünkü yüce yaradan bu kentlere, bu kentlerin insanına renkleri bizzat kendi bahşetmiştir.
Bursaspor'un yeşil-beyazı, Adanaspor'un turuncu-beyazı falanca filanca gibi yapay değildir, ulvi manaları içinde barındırır, olabildiğince anlamlıdır, kendilerini yoktan var eden rablerinin ihsanıdır.
Yaradanından böylesine çarpıcı bir ihsan gören bir beldenin sakinleri bir başka renk arama basitliğine düşerler mi? Hayır, asla düşmezler, çünkü aklın yolu birdir, rablerinin hediyesine değer verir o'nu sahiplenirler.
İsmail'le bir saate yakın konuştuk. Konuşurken gözlerinin içine bakıyor, sözlerinde riya kırıntısı aramaya çalışıyordum. Bir zaman sonra kendime kızmaya başladım. Galiba sen her gördüğün sakallıyı deden sanma gafletine düşüyorsun dedim. Karşındaki genç insan belli ki iyi bir aileden gelen efendiden birisi. Anadolu insanının temiz, pak, berrak yüreğinde yalancılığa, katakulliye, madrabazlığa zerre kadar yer vermeyen pırıl pırıl bir genç insan olduğuna kanaat getirdim, ilk önce kendisinden şüpheye düştüğümden utanç duymaya başladım.
Yaşım 50... Bu zamana kadar neler görmedim ki? Söylediğim lafın 99 tanesi muhatabımı memnun eder, bir tanesi doğrularına teres gelirse, beni yalancılıkla, iftira atmakla, kumpas kurmakla itham etmekten kaçınmaz. Sanki beğendiği 99 sözü söyleyen ben değilmişim gibi bana sırtını çevirir, yüzünü ters döner, üstelik bunları yaprken de medeni geçinir. İki yüzlü, riyakar medeniler! yerine, mert, temiz kalpli sıradan Anadolu insanı beni her zaman mest etmiştir.
Ceddim Fatih Sultan Mehmet han İstanbul'u fethederken Bizan'ı yerle bir etmiştir etmesine yaa, Kahbe Bizans'ın enkrikalarını yer yüzünden silmeye hiç bir zaman muktedir olamamıştır. Kahbe Bizans'ın kurumsallaştırdığı entrika sanatı günümüze intikal ettirilmeseydi, liglerde bu denli çirkeflikler, iğrençlikler yapılabilir miydi? Hiç sanmıyorum.
Her şey kuralına uygun tatbik edilseydi, bir zamanlar 1. Lig'e damgasını vuran Türkiye'nin 5. büyük kenti Adana'nın temsilcisi Toras Kaplanları bugun olduğu konumun çok çok üzerinde bulunmaz mıydı? Elbette ki bulunurdu, bulunmaları da gerekir.
Politikacının, mayfa babasının veya kerameti kendinden menkul tarikat ağasının kolladığı köy irisi kasaba takımları Süper Lig'de mücadele edebilirken, Türkiye'nin 5. kenti olan Adana'nın Süper Lig'de temsil edilmeyişi kendi hataları kadar belki de onlardan çok çarpık düzen getirdiği bir garabettir.
Şimdi bu kestirimi okuyanların içinde hoşuna gitmediğinden ne yani sen Karagümrük takımının amatöre düşmesinden, Adanaspor'un Süper Lig'de bulunmayışından rahatsız oluyorsun... Sence ne yapılmalı ki bu rahatsızlık giderilmeli? Yoksa senin dilinin altında; ahlaki olmayan yöntemlere müracaat edilmeli, okuz-pokuzla bu takımları senin gönlünün görmesini istediği mertebeye çıkmalarında torpil mi yapılmalı? sorusu sorulabilir. Asla ve kat'a böylesine çözüm yolları önermek gibi bir illkelliğe tenezzül ve tevessül edeceğim düşünülmemelidir. Benim tek isteğim, ufak-büyük, eski- yeni demeden tüm takımlara aynı mesafede yaklaşılmalı, adaletli davranılmalıdır.
Burada adaletten bahsederken gece kulubündeki konsomatrist adaletten bahsetmiyorum, onurlu insanların hiç bir zaman şaşmayacağı olmazsa olmaz en tabii insanlık kuralından bahsediyorum. İsteğim çok mudur? Evet galiba biraz öyle oldu!...
Anadolu'dan çıkıp hasbelkader ülkenin yönetim kadrolarına oturan 4. sınıf politikacı sırf oy kaygısıyla aslını unutup, ben BJK 'lıyım, ben GS'liyim, ben FB'liyim diyebiliyorsa orada adalet duygusu kolaylıkla zedelenebilir.
Konuşurken Türkçe'yi aksanlı konuşanların İstanbul'a gittiklerinde kendilerini farklı bir kültürle özdeşleştirmeye çalışmaları, çalışırken de gülünç duruma düşmeleri ayan-beyan ortadayken, benim adalet beklemem galiba biraz saflık olmaktadır. Mülkün temeli olduğu asırlar öncesinden bildirilen adalet tam tesis etmedikçe, Ümit'ler, Mertcan'lar, İsmail Güzel'ler ve bunlar gibi daha niceleri aşikaren yapılan haksızlığa isyan edecek, adalet aradıklarını haykıracaklardır. Fakat heyhat... Kör gözler, sağır kulaklar, paslanmış vicdanlar bu infiali duymayacak, görmeyecek, anlamamazlıktan gelmekte ısrar edeceklerdir. Sonra birileri Hindi gibi kabaracak, biz büyüğüz diyeceklerdir. Hadi canım sende, o senin kuruntun... Yalanla-dolanla, hileyle- desiseyle, alavere-dalavereyle elde edilmiş haksız kazançlarla büyük olunduğu nerede görülmüş ki? Böyleleri sadece kendini kandırmaktadırlar.
Anadolu futbolseveri gücünün idrakindedir, üzerlerine oynanmakta olan bu iğrenç oyunun farkındadır, güç birliğine giderek çirkin oyunu bozacağına dair ümidi her geçen gün katlanarak artmaktadır."
İsmail güzele ve Ümit ipekçelere teşekkür ederiz.
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=195660
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Want to study online and finish your studies in the university with high quality of education?
Yorum Gönder